Sayfalar

29 Haziran 2012 Cuma

Ağlıyor musun sen?
Ağlamak mı? Yoo, gözüme bir şey kaçtı sadece.
Peki, burası niye ıslak?
Hee, o ıslaklık mı, yüzümü yıkarken ıslandı, kurur birazdan.
Peki gözlerindeki o hüzünlü kırılmış bakış?
Kırılmış kalbimin hüznüdür belki.

+ Neyin var senin dostum?
+ Bir şeyim yok. 
+ Emin misin?
+ Sadece biraz üzgünüm. 
+ Biraz? 
+ Hayır hayır, çok üzgünüm. Aynı hatayı defalarca neden yapar insan? Yılan bile aynı delikten tekrar sokulmazken, insan niye başka delik arayışına girmez? 
+ Bakma sen keçiye derler, ama insanoğlu daha da inatçıdır. Kabullenmez olanı, fazlasını ister.
Düzgün bir öğrenci değilim. Düzgün bir evlat, düzgün bir torun, düzgün bir yiğen de değilim. Düzgün bir arkadaş, düzgün bir kardeş, düzgün bir kuzen de değilim. Düzgün bir insan değilim. Düzgün bir kul hiç değilim. Nerem doğru ki? Bir deve bile olamıyorum, vay halime.

9 Haziran 2012 Cumartesi


Ah, yine çok yoruldum. Okula gidiyoruz alt tarafı, sanki tüm gün hamallık yapmış gibi dönüyoruz eve. Zihin yorgunluğu böyle oluyor demekki.
O değil de, otobüse binmeyeniniz yoktur. Hele İstanbul’da yaşıyorsanız, o tıklım tıkış otobüslerin halini gayet iyi bilirsiniz, benim gibi.
Sıkı bir otobüs takipçisiyimdir. Az koşturmadım arkasından. Genelde kaçırdım ama, yetiştiğim de vardır elbet. 
Bir çok değişik manzarayla karşılaşırsın otobüste. Kavga edenler her ne kadar klişeleşse de binbir türlü kavga çeşidi seyredersin. 
Genelde insanlar yorgun, stresli, uykulu olduğu içindir, ama gıcık birileri yüzünden de olması muhtemel tabi.
Sonra, otobüsü evdeki özel koltuğuyla karıştırıp yan gelip yatanlar da var. Hemşerim, az biraz saygı yahu!
Çocuklu anneler, torunlu nineler-dedeler… En çok da öğrenci olur otobüste. Ellerinde mutlaka en az bir kitap, elde yoksa çantada dünya kadar defter.
Şimdi tek bir defter taşıdığıma bakmayın, bende omuzlarımı ağrıtan çantalarla bindim o otobüslerle, bende elimde kitaplarla zar zor tutundum.
Biliyorum, bıktık otobüslerden. Ama alıştık. Bir düşündüm de aman Allah korusun, otobüssüz n’aparız?
Her neyse, bunu demeyecektim ben. Hani o otobüste geçen bir sürü güzel anım var ya benim? Onları bana geri verseler? Şöför amcaya desem, belki otobüsün kuyusunda bir yerlerde kalmıştır.
Otobüs anılarımı istiyorum ben, liseliyken otobüse binmek daha güzeldi.

6 Haziran 2012 Çarşamba

Umut... Pek çok zaman yaşadığımız, bir o kadar da kaybettiğimiz şey... Her kaybettiğimizde, tekrar kaybettiğimiz şey... Ama bazen öyledir ki o umut, bitmez. Bitmesini istemediğimiz için bitmez; olacağını düşündüğümüzden değil.
Umut... Pek çok kişinin ayakta durma sebebi... Kaybetse bile, tekrar tekrar, bir daha ve yeniden, eskisinden daha da çok umutlanır insan... Her kaybettiğinde de eskisinden daha çok üzüntü...
Umutsuz olmaz, ayakta durulmaz. Unutmayın, o gemi bir gün gelecek! Siz yeter ki inanın.
Tamam kabul ediyorum biraz safım. Ah, tamam tamam çok safım. Farkındayım. İnsanlardan beni düşünmesini istiyorum. O benim durumumda olsa ben onu düşünürüm çünkü. İnsanlar neden karşısındakini hiç düşünmez? Neden hep kendini düşünür? Neden yani neden? Bir şey olur, ben geride kalırım. Bir plan yapılır, bir tek bana uymaz. Bir şey verilir, bana kalmaz. -Ki hoş kalsa da kullanamayacağım ya da arta kalan birşey olur.- Bir olay olur, en son benim haberim olur. Bir buluşma olur, en son benim haberim olur. -Aa, dur. Hiç haberim olmaz mı deseydim acaba?- Bu dünyada kendimizden başka insanlarda varken, neden kendimiz? Çok mu bir halt sanıyoruz yoksa kendimizi? Rabbim ego sahibi kişilerden yapmasın kimseyi.

Safım, insanlara çabuk aldanıyorum. Safım, hala insanlardan beni düşünmelerini bekliyorum. Çok safım, hala kötü insanların olabileceğini düşünemiyorum.

Aklıma ortaokul'dan çok sevdiğim bir arkadaşım geldi. O zaman daha da saftım tabi, arkadaşı olduğum için, beni sevdiği için yanımda olduğunu sanırdım. Geç oldu ama anladım. Beni salak yerine koyduğu için benim yanımdaydı. Onun eğlencesiydim belki de. Oysa ben tamamen iyi niyetimle onun dediklerini yapıyordum. Oysa ben söylediği hiç bir yalana inanmadığım halde arkadaşım olduğu için inanmış gibi yapıyordum. Belki de az gülmedi arkamdan inandığımı düşündüğünden. Özledim, ama görmek istemiyorum. Görürsem sahte gülmekten korkarım hemde.

Anca kendime kızar, kendime sayarım. Yine aynı tas aynı hamam olacak. Ben yine üzüleceğim ama sadece benim haberim olacak. Ben yine iyi niyetli yaptığım bir şeyden dolayı salak yerine konacağım. Ben yine salaklık yapacağım. Ben yine insanların esas niyetinin kötü olduğunu anlamayacağım. Ben yine insanların sadece kendilerini düşündüklerini unutup birinin olsun beni düşünmesini bekleyeceğim. Ben yine haberim olmadığı için bir çok buluşmaya gidemeyeceğim. Ben yine odama geçip ağlayacağım. Ben yine insanların güldüğü kişi olacağım.

Ama olsun, en azından sadece kendime zarar veriyorum. Başkasına değil. En azından kendimi üzüyorum, başkasını değil.